26 Ocak 2016 Salı

KAYRA BÜYÜRKEN

Kayra büyüdü. Sanki şu on beş gündür büyük bir değişim geçirdi. Biz sanki o ilk bebeklik bir dönemini geride bıraktık.

Sürekli gözüm mama sandalyesindeydi.Sanki onda oturmaya başlasa hersey daha kolay olucakti.15 gündür oturuyor.Gerçekten de daha kolaylaştı,önüne koyuyorum pet şişe içinde mercimek,mısır,kuru fasulye en az 15 dakika oynuyor.O arada ben de hem onunla konuşup hem de işimi yapabiliyorum.Bir oyuncakla oynuyorsa ben de önünden falan almışsam bildiğin söylenmeye başlıyor niye almışım diye.

Ama en büyük değişim dönmesinde. Ben gün içinde Kayra'yı yatağına koyup etrafına oyuncakları serpip onları almaya çalışmasını sağlardım. Bir ay önce yan dönmeye başlamıştı zaten.2-3 haftadır da sırt üstünden yüz üstüne dönüyor ama tek kolunu göğsünü altından kurtaramayıp, çığlığı basıyordu. Son 2-3 gündür kalan tek kolu da kurtarıp yetmezmiş gibi dizilerini kendine çeke çeke öne gitmeye başladı. Bitti yani o koy bir yere sırt üstü debelensin dönemi.

Evet,bitti. Ama işte bir de hüzünlü tarafı var bu geri dönüşümsüz yükselişin. Büyüyor Kayra da aynı abisi gibi.2.çocukta şöyle birşey oluyor sanırım,bundan sonraki tüm aşamaları bildiğimizden şu anın bir daha olmayacağını ve özliyeceğimizi biliyoruz. Mesela bana kalsa Kayra'nın uykusu biraz daha düzenli olsa böyle kalsın artık büyümesin. En mıncıklanacak aşamadayız artık. Katı gıda savaşına da gerek yok (ki bu sefer hiiiiç savaşmayı düşünmüyorum).Arda'da 6.ay olsun da yemek yedirebiliyim diye gün saymıştım (ciddi bir saflık dönemi).Sonra da çok zorlamasa da kolay bir süreç olmadığını anlamıştım. Şimdi sıfır acele,sıfır telaş. Hatta doktoruna konuştuk 7.aya doğru başlar gibi yapacağız o kadar. Hiç gerek yok patates,havuç haşlamaya şimdi.

Yani büyüyor. Çok hızlı diyemeyeceğim bu sefer ama yine de günler geçiyor. Hergün yeni birşeyler katıyor kendine gözümün önünde. Şu an farketmiyorum, şu bir saat,şu 2-3 gün,şu gece bitsin diye bekliyorum çoğu zaman. Sonra telefonda kayıtlı 3 ay önceki videosuna bakıp"aayyyy,küçücükmüş"diye seviyorum,hastaneden çıktığı ilk halini özlüyorum (oysa o gün sadece aşırı endişeliydim).Tıpkı Arda'nın sekiz yıl önceki videosuna bakıp özlediğim gibi...

  Sevgiler...

Not:Yukarıdaki resim Arda'nın sekiz yıl önceki ilk ayakkabıları.


22 Ocak 2016 Cuma

RUTİNİN DIŞINDA BİRGÜN

Bugün yoğun,bugün sıkıcı,nasıl olduysa 5 dakika ara buldum yazıyorum.Arda karne alıyor bugün.Biz de 2 haftalık tatilden istifade anneanne,babaanne ziyareti yapacağız.Babaanne,dede Kayra'yı ilk doğduğu gün görmüşlerdi.Çocuk evlenmeden bir daha bir görsünler istedik.Ama gıcık oluyordum tek çocukla seyahatte bavul hazırlama işine ve şimdi fena halde gıcık oluyorum 2 çocukla bavul hazırlama işine.Yani zaten benim bugün yapıcak başka hiiiiç bir işim olmasaydı da bir tek bavul hazırlama stresi yeterdi bana.Ama dün akşam aynada saçımın dibindeki beyazların artık çok da saçımın dibinde olmadığını,bir 4 cm falan gözüktüğünü görünce Kayra'yla kuaföre gitme cesaretini göstermeye karar verdim.Sonra şu doğalgaz hikayesi var.Ekim ayından beri giderek bir efsaneye dönüştü bizim eve doğalgaz gelmesi,sonunda galiba bugün peteklerin içinden sıcak su akıcak.Ve tabiki adamlar son golü atmak için tam da bugünü seçtiler.Bundan önce 9 kere yaptıkları gibi.Sonra Arda'nın okuluna karne törenine gidicez yine Kayra'yla,ordan da Arda'nın "NOOOOLUR anne" diye yalvardığı yemeğe gidicez arkadaşları ve anneleriyle,ordan da saat 5 te Arda'yı piyano kursuna bırakıcam 5-6 arası.Bu arada Kayra'nın 2 saatte bir uyması gereken uykuları ve uyumazsa nasıl huysuzlaşacağı durumu var.Eve gelicez,yemek,çocukların banyosu,uyutulması,bavul hazırlama,arada tekrar uyanan Kayra'yı uyutma çabaları ve İstiklal Marşı,kapanış.

Şu an hangi durumdayım?Sabah cuma günleri benim arkamı toplamaya gelen Gülcancım aradı."Parmağımı sıkıştırdım istersen gelmiyim,istersen de gelip elim suya girmeyecek şekilde evi toparlıyım" dedi.Normalde istemem böyle bir durumda onu yormak ama bir de bugüne bavula girecek eşyaların ütüsünü sıkıştaramayacağım için "ütü için gelir misin?" dedim.Geldi sağolsun.Benim kuafördeki randevum saat 9 du.Plan 8:30 Kayra'yı arabaya koyma,uyutma,o uyurken de en azından yarım saat saçları boyatma,uyanırsa zaten problem olmaz ama uyumadan gidersek ortalığı ayağa kaldırır.Olan neydi?Gülcan'ın geç gelmesi,bizim evden 9 da  çıkmamız.Mecbur uyutucam ama gerginim.Çünkü arabada öyle hemen uyumaz dediğim çocuk 10 dakikada gözleri kapadı.Dedim ki bu iyiye işaret bugün herşey güzel olucak.Ama keşke arabanın kapısını Kayra'yı indirirken sert kapamasaydım.Uyandı.Sadece 12 dakika uyudu.Dedim bittim ben.Durmaz orda.O da ne herkes beyefendinin etrafında pervane olunca,bizimki bir neşe bir neşe herkese gülmeler,kahkahalar,ona bakıp gülmeyeni de yadırgıyor,bakıyor dik dik. O arada Kıvanç'ı aradım dedim Gülcan çıkıcak birazdan,doğalgazcılara söyle 2 ye kadar gelsinler ben yokum sonra evde.Dedi ki 11-12 arası gelicekler.Saç boyası oldu,yanına bonus manikürde yaptırdım aylardan sonra.Çıktım eve geldim ki canım Gülcan sadece ütüyle yetinmemiş evin haline acıyıp bir de süpürüp,vileda yapmış.O sırada Kayra esnedi,uyur mu dedim adamlar gelmeden.Çünkü adamlar tam onun uyumasına 5 dakika varken gelip,uykuyu en az bir saat sonrasına attırma yeteneğine sahiplar.Daha önce dokuz kere öyle oldu.Kayra uyudu,adamlar tabiki saat 12:30 itibariyle hala yoklar.Kayra 3 gündür ilk defa 45 dakikadır uyanmadan uyuyor.Gülcan evi ev yapıp gitti.Dangoz adamlar yine dedikleri saatte gelmiyorlar şu an ve ben durup dururken boş kaldım.Nerdeyse kahve yapıcam kendime,öyle mutluyum.Günün 2.yarısı az sonra başlıyacak.İyi mi olucak ne?
  
Aslında bavul hazırlardım ama Kayra'nın yattığı odada kaldı,giremicem şimdi.Aman Allah'ım ezan okumaya başladı.Bu demektir ki Kayra gözlerini açıcak.Kaçtım ben...


20 Ocak 2016 Çarşamba

ARABA KONUŞMASI

 
 "Araba Konuşması"Arda'yla benim aramızdaki bir şifredir,kırmızı çizgidir,Arda'nın duracağı son noktadır.Ben "araba konuşması" dediysem bu"tamam artık yeter" demektir.2 yıldır biz böyleyiz.Bir yerlere gittiğimizde,kalabalığın içindeysek,arkadaşlarının yanındaysak,ben sesimin desibelini arttıramayacağım bir durumdaysam"Araba Konuşması"derim,Arda konunun ciddiyetini anlar,ısrar etmez.Ama bu da tabi öyle çok sık olmaz.

   Peki nerden çıktı bu araba konuşması?Tamamen spontane bir şekilde çıktı.Arda bir gün beni çıldırttı ve çıktı.Şöyle oldu:Bundan 2 sene önce Arda ilkokula başladığında biz bir ara her hafta sonu doğum gününe gidiyorduk.O dönem işi yeni bırakmıştım ve cumartesileri deli danalar gibi doğum günlerine koşturmaya başlamıştım.İşte yine böyle bir cumartesi 2 doğum gününe birden yetişmeye çalışıyorduk.İlk doğum günü partisinin yapıldığı yerde zaten doğum günlerinde yeterince tatlı tüketilmiyormuş gibi bir de mekan sahiplerinin sattığı ıvır zıvırlar var ya işte benim tatlıya aşırı ötesi düşkün çocuğum tutturdu onlardan da istiyorum diye.Şu anda orda alıp almadığımı hatırlamıyorum geçmiş zaman.Ama o doğum gününden çıkıp diğerine katılmak üzere yola koyulduğumuzda arabada dedim ki "Ardacım az önce 2 dilim pastaydı,kurabiyeydi yedin.Şu anda diğer doğum gününe gidiyoruz ya annecim orda da 1 dilim pasta yiyeceksin mecbur.O yüzden lütfen orda satılan çikolatalardan bana al anne diye tutturma.Tamam mı canım?" .O da "tamam anne"dedi.Bir kaç kez daha teyit ettim konuyu anlayıp anlamadığını her seferinde olumlu yanıt aldım.O sırada da 2.doğum gününün yapılacağı mekanın kapısına geldik.

    Girdik içeri,yine bir önceki doğum günüyle aynı ekip bu arada.Yine hoş beş,pasta üflendi,çocuklar kudurukluğun dibine vurdular ve gitme zamanına yaklaştık,herkes çocuklarıyla kapıda.Bizim ki kapının yanında satılan çikolataları gösterip en masum haliyle "Bir tane alabilir miyiz anne?" diye soruyor.Hem de son 4 saattir tatlı denizinde yüzdüğü halde ve içeri girmeden önce başıma gelicekleri bilip sekiz yüz kere uyardığım halde.Annelerin yanında çok nazikçe "Hayır Ardacım"dedim.Normalde bunun arkasından söylenirim daha şimdi yedin de,çok zararlı da falan diye bıdı bıdı yaparım.O kadar şaşırdı ki ses tonumdaki yumuşaklığa burdan yürürüm ben heralde diyip ısrar etmeye başladı.Ben sessizce ve sakince hayır dedikçe o daha yüksek sesle ısrar etmeye başladı.Bir çikolata için orda ana oğul nasıl savaş halindeyiz ve nasıl tutuyorum kendimi salon kadını çizgimden kaymamak için anlatamam.Ve sonra Arda hayatta hiç yapmadığı birşeyi yaptı,2 yaşında bile girmediği sendromlara girip(2 yaş sendromu olmadı ya da ben haftanın 6 tam günü çalışmaktan olayı farketmemiş ve hatırlamıyor olabilirim) ağlamaya başladı.Neyse çıktık dışarı.Arda ağlamaya devam etti,sakince arabaya yürüdük,bindik ama hala ağlıyor.

   Arabaya binince normalde olsa ufak ufak ses tonumdaki artışı ayarlayıp olayı kontrol altına alabilecekken küçük küçük çığliklar farketmeden içimde birikmiş,hepsi tek bir çığlıkta dışarı çıktı.Bir anda kısacık "Yeter artıııık"diye gürledim.O kadar,ama ben bile kendi sesimden korktum.Sakinleşince eve gidene kadar uzun bir konuşma yaptık.Eve gelince babası kapıyı açtı.Babasına dedi ki"annem bana bağırdı ama haklıydı çok ısrar ettim baba."

    Bu olay öyle geçti gitti.Birgün yine sınıfla bir etkinlikteyiz.Arda sınırlarını iyi bilen bir çocuk olmasına rağmen o gün yine gittiğimiz bir yerde tutturukluk yaptı.Ama neydi hatırlamıyorum bile.Dışarı çıkıp arabaya yürürken "Anne yine araba konuşması yapıcak mıyız?" diye sordu.Şaşırdım birdenbire.Unutmuştum ben olayı.Sonra güldüm ama birazda üzüldüm açıkçası böyle bir endişe taşıdığı için."Sen az önce yaptığın hatayı biliyor musun?"dedim."Evet,çok tutturdum"dedi."Sen hatanı biliyorsan yapmamıza gerek yok" dedim.

   Ve hala bugün bile bir yerde bile bile çizgiyi aştıysa bana bakar.Genelde bakınca anlaşırız.Çok nadir de olsa bakışımdan anlamadıysa araba konuşması geliyor derim o zaten durur.Bazen bir yerden çıkarız hiç aklımda bile yokken ama eğer o bir yaramazlık yaptıysa "Araba Konuşması var mı?"diye sorar.İyi mi kötü mü bilmiyorum ama girdi bir kere hayatımıza bu"Araba Konuşması".

    sevgiler...

17 Ocak 2016 Pazar

BİR TAKIM DİŞSEL DURUMLAR

   Bu sabah kalkıp Arda'nın yanına gittim,pazar sabahı keyfi yaparken Kayra'yla babası odaya daldılar bir sevinçle.Babamız bize Kayra'nın çıkmış iki dişini gösterdi.Bu aralar bekliyordum aslında.Arda'da da 5.ay bittiğinde çıkmıştı.Kayra da fiziksel gelişim açısından Arda'ya çok benzediğinden 5.aydan sonra eli kulağındaydı.Ama sabah sabah karşımda bu kadar çıkmış halde görünce şaşırdım ve sevindim.O kadar da zorlamadı.Arda'da da hiç anlamamıştım dişlerin nasıl çıktığını genel olarak hiç sorun çıkarmamıştı.Sadece ilk dişleri çıkarken 5 ay boyunca doğru düzgün ağlamayan çocuk gece tam yatmak üzereyken sebepsiz yere ağlamaya başlamıştı.Biz tabi babayla şok...Ağlayan çocuk da neyin nesi Allah çocuğun huyumu değişiyor derken 1 saat sonra Arda hiçbirşey olmamış gibi uyudu.Dişe de yormadım hani çok zordu ya o işler..Sabah bir kalktı 2 diş birden patlamış.Bütün bebekliği ve çocukluğu boyunca anlatabileceğim tek diş çıkarma hikayesi bu.Nasıl?Çok ballıyım dimi?Bence de.Ondan sonraki tüm dişleri çıkması gerekenden birkaç ay erken olarak çıktı,bitti,gitti.2 yaşında tüm süt dişleri tam kadro ağızdaydı.

  Kayra da 3,5 aylık olduğundan beri ellerini sürekli ağına sokuyordu.Her gören ay bunun dişi çıkıyor deyip duruyordu.Herkese tek tek ellerini keşfetti o yüzden ağzına sokup duruyor demekten sıkıldığım içinde evet evet diş çıkıyor deyip geçiştirmeye başlamıştım.Bu sabah geriye dönüp tam olarak nerede çıkmaya başladı,Kayra farklı davranmaya başladı diye düşünüyorum.Bir kere 10 gündür falan tükürük salgısında ciddi bir artış vardı ama öyle böyle değil(mesela Arda'da da bu da olmadı),oyuncakları falan daha farklı bir kemiriyordu,bir de tam olarak hangi gündü hatırlamıyorum ama birgün huysuzdu sürekli kucak istiyordu.Bir gece de babasıyla beni hacıyatmaza çevirmişti 20 dakikada bir uyanarak.Ama gece uyanmaları zaten hep olduğundan dişe yormadım yine.Acaba o gece mi çıktı?Aman neyse ne çokta zorlamadan çıktı işte,hepsi böyle çıksa gık demem.

    Bir dişhekimi olarak söylemek istediğim süt dişi bakımı çok,çok önemli.En büyük hata nasılsa düşücekler düşüncesiyle gerekli bakımı,fırçalamayı yapmamak,ya da 3 -4 yaşınadan sonra tamamen çocukların insiyatifine ve el becerisine bırakmak.Bu önemsemediğimiz süt dişlerin önemli görevleri var.Tabiki ilk başta beslenme de çok önemli ama bununla beraber çocuğun estetiğini ve düzgün konuşmasını da sağlıyor.Her ne kadar ön süt dişleri 6-7 yaş civarı düşse de azı dişleri 10-11 yaşına kadar çocuğun konuşmasında,çiğnemede ve öğütmede görev yapıcak ve onların çok erken yaşlarda çürümesi,annelerin de nasılsa düşücek diye önemsememesi çocuğun 6-7 yaşından sonra beslenememesiyle,çok ağrılar çekmesiyle ve malesef ülkemizde de bu ağrıları geçirmek için tedavi etmek yerine tamamen gereksiz yere antibiyotik kullanılmasıyla sonuçlanıyor.

      ÇÜRÜK OLUŞUMUNU ÖNLEMEK
  -Çürük oluşumunu önlemek için dişler ağızda yer aldığı andan itibaren her gece yatmadan önce kaynamış su ve steril gazlı bez ile silinmelidir.Yine ağızda diş sayısı arttıkça temizlemek için temiz su ve parmaklara takılan fırçalardan yararlanabilirsiniz.1 yaşından sonra yumuşak bir diş fırçasıyla ve organik bir macunla fırçalama yapabilirisiniz ama çocuğunuz tükürmeyi öğrenmiş olmalıdır.2 yaşından sonra mercimek kadar florürlü macun kullanılmalıdır. Dişleri mümkünse önce kendilerine fırçalattıktan sonra bir de biz fırçalamayız çünkü arka dişleri layıkıyla temizlemek için gerekli el becerisine hem çok erken yaşlarda sahip olamıyorlar hem de arka dişlere ön dişler kadar önem vermiyorlar(hatta çoğu yetişkinde aynı şeyi yapıyor.)Sadece dişleri değil,dişin bulunmadığı dişetini ve dili de fırçalamaya özen göstermeliyiz.
                              
    -Bebeklerde gece beslenmeleri en önemli çürük nendenlerinden biridir,aman ha!Hiç bir zaman   bebekler gece biberon ağızlarında beslenirken uyumaya bırakılmalı,biberon sonrası mutlaka su içirilmelidir.Hele biberondaki sütün içine hiç bir şekilde şekerdi,baldı konulmamalıdır.Emzikleri şekere bala batırrıp bebeklerin ağzına vermeye de çok meraklıyızdır.Eğer bunları uygularsanız dişin üzerinde sürekli asidik bir ortam oluşturmak suretiyle biberon çürüğü dediğimiz  şu üstte gördüğünüz muhteşem görüntüyle baş başa kalırsınız.

   -Çürük oluşumu genetik değil,bulaşıcı bir hastalıktır.Çürük oluşturan bakteriler bir şekilde çocuğa bulaşır.Nasıl mı?Kendi kaşığınızla yemek verir,bardağınızdan su içirir,emziğini temizlemek için ağzınıza sokarsınız sizde de çürük varsa geçmiş olsun.O mikroplar bir kez bebeğin ağız florasına yerleşir üstüne de fırçalanmaz ve karbonhidrat ağırlıklı beslenme yapılırsa hızla ürerler.

   -Şu şeker var ya onunla ne kadar geç tanışsalar o kadar iyi.Çürükleri oluşturan bakterilerin en büyük besin kaynağı karbonhidrat.Tamam çağımızda çocuğu tamamen şekerden uzak tutmak çok zor ama kontrol altında tutmak kolay.En azından yedikten sonraki yarım saat içinde dişler üzerinde asidik ortam oluşmadan hızla dişleri fırçalayarak ağızdan uzaklaştırmak en iyisi.O anda fırçalanamıyorsa bir bardak su ile dişler üzerinde oluşan asitleri bir süreliğine nötralize edebiliriz.

   -Bir de diş çürüğünü engelleyen besinler vardır.Protein içerikli besinler.En önemlisi süt ve süt ürünleri.Özellikle peynirin içindeki kazein adı verilen bir madde dişin yüzeyini kaplayarak bakterilerin üremesini durdurur.Elma gibi sert meyveler dişlerin üzerini temizler.Yine ceviz,badem gibi kuruyemişlerin içerisindeki yağlar da diş yüzeyinde koruyucu bir tabaka oluşturur. 

    -Ve tabiki diş hekimiyle çocuğunuzu mümkün olduğunca erken tanıştırın.Neden mi?Çünkü çocuklar başlangıçta oluşan hafif ağrıları ve soğuk sıcak hassasiyetini tanımlıyamazlar.Onlar ağrıyı tanımladıklarında iş işten geçmiş olur genelde.Düzenli kontrollerde tespit edilen başlangıç çürükleri ağrısız,sızısız kolayca tedavi edilir.Çürük oluşma ihtimaline karşı 6 ya da 3 ayda bir flor uygulanabilir.Başka koruyucu işlemlerle çocuğunuzun diş sağlığını uzun yıllar koruyabilirisiniz.Hem de ileride oluşucak dişçi fobisini engellemiş olursunuz.

  
   Bunlar dişhekimi bir anneden çok basit birkaç tavsiye.
  
    Şimdilik sevgiler
 

15 Ocak 2016 Cuma

BAŞLARIM ŞİMDİ ANNELİĞE

    Çok gülmek istemediğim,yorucu bir haftaydı.Ama dün akşam bu kitabı okurken baya baya güldüm,ara ara kahkaha bile attım.Şermin Çarkacı'nın "Başlarım Şimdi Anneliğe" kitabı her hafta kitapçıya gittiğimde raflarda gördüğüm ama hep başka bir kitap alıp o an es geçtiğim bir kitaptı.En son çarşamba günü aldım,perşembe akşamı başlamak nasip oldu,bu sabah da bitti.2-3 saatte biten komik,akıcı bir kitap.İlk bebeğini bekleyen anneler için önemli ipuçları var.Ben de ilk bebekte yaşamayıp 2.de yaşadığım ne kadar sorun varsa işte bizde de böyle diye diye okudum.

    Özellikle bebek ve uyku konusunda kitapta yazan her cümleyi tek tek yaşıyorum(uyuyan baba kısmı hariç,bizim babamız on numara beş yıldız o konuda,dilimizi ısıralım,tahtalara vuralım)bebeği  uyandıranlar kısmında ezan sesini okuyunca bir annenin daha benimle aynı fikirde olmasına biraz da sevindim.Çünkü ben beyaz gürültüyü keşfedene kadar(Harvey Karp'ı okurken uygulamaya karar verdiğim için hergün adama dua ediyorum.)Kayra'nın en büyük uyanma nedeni ezandı.Niye?Çünkü apartmanın karşısındaki caminin minaresindeki hoparlörle Kayra'nın odası arasında sadece 20-30 mt mesafe var(Mesafe tahmini konusunda berbatımdır.Ama çok çok çok yakın öyle diyim).Hoparlör direkt Kayra'nın odasına bakıyor.Ezan okurken camlar falan açıksa evde 2 kişi birbirinin sesini duymuyor.Telefonla koşuyorsam konuşamadığım için kapatıp ezandan sonra tekrar arıyorum falan.O kadar yakınız camiyle.Baya ezan saatlerini dakika dakika tutmaya ve Kayra'yı ona göre uyutmaya çalışıyordum ilk zamanlar.Dur ezan okusun sonra uyuturum falan diyordum ama tabi her zaman öyle olmuyor.Sonra beyaz gürültüyü kullanmaya başladım.Artık her zaman beyaz gürültümüz açık ve o zaman pek duymuyor ezanı,ve aslında çoğu şeyi.

   Doğum,hastane seçimi,emzirme,mama,yemek,oda seçimi,seyahat gibi birçok konuda kısa kısa bir sürü tavsiye ve öneri var.İki çocuklu hafif tecrübeli bir anne olarak bir sürü tavsiyeye katılıyorum,bir sürü yapmayın denilen yaramazlığı ben de yaptım sonra da çok pişman oldum o yüzden Kayra'da çok katı davranacağım bazı şeyler olucak.Ama uygulama taraftarı olmadıklarım da var.
  
  *Islak pamuk mendili hani unibabynin yenidoğanını ben de evde de dışarda da kullanıyorum valla.Uğraşamıyorum pamuktu suytu.Heryeri ıslatıyorum falan.Pratik işte kolay napiyim.Arda'da da hep kullandım,hala kullanıyoruz, Kayra'da da kullanıyorum.Bizim evde hep depo halinde duruyor.Ama ağız yüz burun temizliğinde her ne hikmetse kullanamıyorum onları evde bez mümkünse,dısarda elini silmek için kullanıyorum.Paraben,alkol içermese de diğer ıslak mendillerin hiçbirini hiçbir amaç için çocuklarda kullanmıyorum.

  *Sterilizatör ve pompayı Arda'da hergün kullandım.Sterilizatör pratik ama pratiklikten öte kaynatmaya göre daha ciddi sterilizasyon sağlıyor.Ve fakat dişhekimi olarak eklemeliyim ki sterilizasyonun tam olması için malzemelerin üzerinde hiçbir artık kalmamalı yani çok iyi yıkanmalı ve sterilizatöre koymadan önce de çok iyi kurulanmış olmalı,ıslak ıslak sterilizatöre koymanın bir faydası yok.Kayra biberondu emzikti hiç almadığı için hepsi elimde sıfır alınmış olarak patladı.Çok az kullandım.Şimdi katı gıdaya geçince tabak,çatal,bardak ve diş kaşıyıcılrını falan koyacağız artık sterilizatöre ama pompa öylece kaldı.Arda'da çok kullanıp Kayra'da elimde patlayanlar malzemeleri bir ara yazıyım.Bir insan ancak bu kadar ters köşeye yatar.

  *Ben yıllarca anne metodlarıyla yoğurt yapmaya çalıştım.Bir kavanoz sütü yıllarca bezlere battaniyelere kat kat sardım,saatlerce bekledim,sonra da yine süt olarak açtım.Sonra birgün üç kuruş on paraya internetten çok da duyulmamış bir marka yoğurt makinesi aldım.Şimdi mutfağın baş köşesinde duruyor.Bence yoğurt makinesi o kadar da gereksiz değil en azından benim gibiler için .

  *Kitapta diyor ki şekerle mümkün olduğunca geç tanıştırın.Sonuna kadar katılıyorum bunun yaşının da 3 olması gerektiğini savunuyorum.Arda'ya 15 aylık olana kadar hiç tatlı vermedik.Ben çalışmaya başladım.O dönemlerde bakıcı problemiydi,anneanneydi derken bir de çoook çocuklu bir siteye taşınıp akşam üstleri bahçelerde çoluk çombalak oynarlarken ondan bir  bisküvi ,bundan bir parça çikolata,ben de disiplini elden kaçırınca Arda tatlı sever bir çocuk oldu.Hala kontrol etmeye çalışıyorum.Ama çok erken tanıştığını düşünüyorum.Sırf bu beslenme durumuna takık olduğum için Kayra'ya uzunca bir süre tek başıma bakmak istiyorum ki kimse benim dışımda müdahale edemesin.Biraz takıntılı bir hal aldı bu durum bende.O yüzden de kitapta yazdığı gibi yemiyor diye bir çay kaşığı da olsa yoğurdun içine şeker katmak istemiyorum.

  *Yemek yemeyen çocuğa zorla yemek yedirme yöntemleri diye bir bölüm var.İşte bu bölüme sekiz senelik annelik tecrübemle hiç bir şekilde katılmıyorum.Arda'da da hepsini dibine kadar yaptım.Her yemek öncesi acaba hangi aktiviteyi yapsam diye düşünüyordum.Tamamen yanlıştı,yapmamalıydım.Kilosu zaten önden gidiyordu,o kadar yemesine gerek yoktu.Ama o dönem etrafımda o kadar çok bebek ve ona yemek yedirmeye çalışan anne vardı ki bana da çok normal geliyordu yaptıklarım.Hatta diğer annelreden yaratıcı fikirler görüp uyguluyordum falan.Şimdi şu kitabı okuyorum ve ben çocuğuma neler yapmışım diyorum.Kayra'da çok kararlıyım oyun yok,kandırmaca yok,gösteri yapmak yok,yalvarma yok.Bu tecrübeleri de paylaşırım zaten.

  *Bir de sürekli dezenfektan kullanımı ve antibakteriyel sabun kullanımı konusunda şunu demeliyim ki o kadar da çok kullanmamak gerek.Çok yüksek oranda kimyasal madde içeriyorlar.Cildimizin en üstteki koruyucu tabasındaki olması gereken yararlı bakterileri de yokediyorlar.Cildimizn florasını bozuyorlar.Çokta gerekli değiller hatta bence hiç değiller,normal bir sabunla özenli bir şekilde elleri yıkamak bebek için de bizim için de yeterli.Ha dışarı çıkarken çantamda dezenfektan jel bulunduruyorum olur da elimi sabunlu suyla yıkayamazsam o an için kullanıyorum.

    Bu yukarıdakiler aklımda kalan birkaç örnek sadece.Daha bir sürü güzel tavsiye ve öneri var kitapta.Ve komik çok komik bir anlatımı var.Hani bize bebeklerinize yapmayın dedikleri şeyler var ama yapmayıp da ne yapacağız diyip yapıyoruz ya,sonra da suçluluk duyuyoruz.İşte bu kitap o suçluluk duygusunu azaltıyor.

     Sevgiler...

 

8 Ocak 2016 Cuma

SABIRLI,MÜŞFİK,ANAÇ ANNE HALLERİ

  Bir arkadaşım var.Ona nasıl özeniyorum anlatamam.Resmen idolüm.2 oğlu var gayet hareketliler ama kadıncağız sanki bu dünyaya tüm sinirleri alınıp gönderilmiş gibi.Ses tonunda hep aynı sakinlik,aynı dinginlik.O kadar okul aktivitesi oldu,20 tane canavar yeri geldi gittiğimiz yerleri birbirine kattı,anneler çocuklar birbirine girdi(Burda parantez açmak istiyorum çünkü Arda'ya haksızlık yapmak istemiyorum kendisi doğuştan sakin bir çocuk istese de ortalığı birbirne katamıyor ha bazen çok güzel kattırıyor o ayrı)ama arkadaşımın ses tonunda bir gram yükselme,alçalma,hafif bir değişiklik olmadı.Evde de böyleymiş hiç bağırmazmış,bağıramazmış,hiç hem de.Hep aynı sakinlikte.Birgün çok sinirlenmiş bağırmayı da bilmiyor bilse de yapamıyor.En sonunda eşi demişki"Git bir balkonda falan bağırmaya çalış boşluğa,çok kötü gözüküyorsun,birşey olucak sana."Nasıl yapıyorsun?" dedim birgün.Çünkü ben bazen kendi sesimden ürküyorum."Bilmiyorum ki"dedi."Onları ben isteyerek bu dünyaya getirdim,kızmanın hakkım olmadığını düşünüyorum,çünkü onları ben istedim."E ben de istedim benim minik adamlarımı dünyaya getirmek.Ben niye bazen ürkütücü derecede çığırıyorum.
  
    Zaten doğuştan sabır eşiğim düşük.Bir de üstüne yorgunluk,uykusuzluk eklenince herbişeylere sinirleniyorum.Dünyanın sonu gelmiş gibi tepkiler verme falan feci durumdayım.Bazen diyorum ki aslında bir kere 6 saat uyusam düzeleceğim.Sanki yenilecekmişim gibi geliyor ama ne mümkün.Heralde 5 aydır en uzun uykum maksimum 3 saattir o da haftada 1-2 keredir.Genelde 1 saat veya 2 saatte bir kalkıyorum.Asıl dinlenecğim derin uykuya geçemiyorum.Kendimi sürekli uykulu hissetmiyorum ama gerginim,sinirliyim,farklıyım normalden bunu çok net hissediyorum.

  Dün Arda okuldan geldi.Servis ablasına dedim ki zili çalmasın,ben kapıyı açıcam,kardeşi uyuyor.Kayra da yine tüm gün kısa kısa birkaç uyku uyudu ve eğer 4.30 da kalkarsa gece uyku saati ile şekerleme saati birbirine giricek.Ya 6-6.30 arası kısa bir uyku uyutacağım ve gece çok geç yatıcak ya da 6 dan sonra çok huysuzlanıcak ama uyutmayacağım,kucağımda hoplatıp zıplatıp gezdiricem,7.30- 8 arası normal uykusuna yatırıcağım ama bu ihtimali tüm günün yorgunluğundan dolayı hiç gözüm kesmiyor.Yani öööyle kritik bir zaman dilimindeyiz,evde saatli bomba olsa ancak o kadar gerilir normal bir insan.Bir 40-45 daha uyuması gerekiyor gezegenin kurtulması için Kayra'nın.Bütün bu gerginlikte Arda içeri girer girmez bir çocuk olduğu için bağırarak birşey anlatmaya başladı ve Kayra da gözünü açtı.Belki Kayra gözünü zaten açıcaktı Arda'ya niye kızıyorumki bağırarak konuştu diye.Çocuk o konuşucak tabi,gününü bana anlatıcak,heyecanlanıcak,eve gelmiş koskoca yorucu günün ardından.Çocuğu geleceğine gelmeyeceğine pişman etmek de ne oluyor Allah aşkına.Aslında şöyle olsaydı Kayra o gün 2 saat uyusaydı,ben o sırada dinlenseydim.Sonra Kayra tekrar uyuduğunda tüm bunlar olsaydı ben hiç tepki vermiyecektim.Ya da belki biraz sitem edicektim.Ama Kayra uyandı insanlığın da sonu geldi gibi davranmıyacaktım.Canımın içinin suratıda öyle asılmayacaktı,kendimi de berbat ötesi bir anne gibi hissetmiyecektim.Yani sadece biraz uyusaydım ben farklı bir anne olucaktım.Çünkü oluyor öyle zamanlar da,daha dinlenmiş olduğumda,kendime bir saat ayırabildiğim günlerde herşey çok daha kolay oluyor.Ama tabi önemli olan o çok bunaltıcı günün ardından ne kadar sağlam ayakta kalabildiğin.İşte ben o annelere bayılıyorum.Gerçekten tanıdığım birkaç anne var öyle kaya gibi sağlamlar,herşeyi makul karşılıyorlar falan.

   Ben bu süper sabırlı,müşfik,anaç anne hallerini beceremiyorum.Bazen stresi yönetemiyorum.Sonra da kendimi berbat hissediyorum.Geçen gün Arda'nın okulundaki pedagog süper birşey dedi.Öfke de her duygu gibi doğal,çocuğunuza tabiki bazen kızabilirsiniz ama eğer o sizin sevginizden eminse psikolojisi o an sizin düşündüğünüz kadar etkilenmez.Ama bu açıklama benim içimi rahatlatmıyor.Bence ses yükseltmek,öfkelenmek falan çok üzücü,çaresizlik belirtisi hele ki dün hiç hakketmemişti.Bu konuşmadan çok önce birgün ona demiştim ki"Sana en çok kızdığım an bile bil ki seni bu dünyada herşeyden daha çok seviyorum ve hiç kimse seni bu dünyada benim kadar sevemez,çünkü sen bizim çocuğumuzsun."Ama işte bence sözler boş,uygulamada sınıfı geçmek şart.
Ve ben bu aralar uykusuzluktan dolayı sınıfta kalmak üzereyim.Bu da hiçbir şekilde bahane olamaz...

   

6 Ocak 2016 Çarşamba

KAYRA ARTIK ODASINDA

  Yani öyle umuyoruz.Dün gece kendi odasında yattı.Hem de super spontane bir şekilde.Bir anda geldiler bana.Zaten babası birkaç haftadır söylüyordu bir de kendi odasında yatsın diye.Dedim ki taşıyalım yatağı odasına ne olucaksa olsun.Şimdiye kadar geçirmeme nedenim de düzeni bozulurdu.Hangi düzen bozulacaksa artık,1-2 saatte bir kalkma düzeni bozulacak diye endişeniyordum sanırım.

  Şöyle gelişti herşey.Aslında Kayra'nın odasını ayırma fikrim hiç yoktu.Çok sık kalkıyor bir kere.Bir de gece başka bir odada yalnız kalacağı düşüncesi hoşuma gitmiyordu.Oysa Arda 2-3 aylıkken bile kendi odasında uyurdu hiçte garip gelmezdi bana.Ama bu işi de çok öteleyemeyeceğimi 6.ayda bitirmem gerektiğini de biliyordum.Zira o aylardan sonra daha bilinçli olup başka odaya geçmeye direnç gösreterebilir bu bebek tayfası.Biz istanbul'da Kayra'nın halasında kaldık.Kayra'yla ben bir odada,baba-Arda bir odada kaldılar.Kayra uzun süre sonra ilk kez 4-5 saat aralıksız uyumaya başladı.Çünkü bence oda geniş ve ferahtı.Antalya'ya göre odada nispeten daha az kişi kalıyorduk.Evet biz çoğu zaman odada sabaha karşı 4 kişi oluyoruz Antalya'da.Çünkü Arda bir bahaneyle haftada 2-3 gece kapağı bizim odaya atıyor.E olmaz da diyemiyoruz ki desek de farketmiyor geliyor.Birkaç kez mantıksal olarak Kayra'nın neden bizim odada kaldığını açıkladım ama açıkçası Kayra'dan öncede geliyordu bizim de onu koklayarak uyumak hoşumuza gittiği için ses çıkarmıyorduk.Zaten ayrıca da herşeyi doğduğundan beri dozunda yaptığından bunu hiçbir zaman kötü bir alışkanlığa çevirmemişti ama işte Kayra da olunca odada işler saçmalaşmaya başlıyordu sabaha karşı.Zaten Kayra çıt sesine uyanıyor bir de odada 4 kişi var illaki biri dönüyor birşey oluyordu onu uyandıracak.

  Diğer bir meselede biz Kayra'ya beşik yerine 2-3 yaşına gelinceye kadar rahatça kullanacağı bir yatak aldık.Yani biraz büyük,onu da getirdik yatak odasının ortasına koyduk.Sonra yetmedi bir de ben Kayra'yı nasıl uyutucağımı keşfederken kütük gibi emzirme sandalyesini geldim yatağın kenarına koydum.Böylece odada iki kişi dönemez hale geldik.Son zamanlarda ben de artık kendi odamda darlanmaya başlamıştım.Hele Kayra'yı alıp gece gündüz uyutmak için(ki nerdeyse günün büyük bölümünü bu muhteşem işe ayırıyorum)o odaya girmek beni bile strese sokmaya başlamıştı.Odaya girmek istemez olmuştum.

   Sonuçta İstanbul'da tamamen farklı bir odada,hiç sallamadan sadece emzirerek Kayra'yı uyutup yatağa koyduğumda ve odaya giren çıkan olmadığında Kayra uzun süre uyuyunca ben de bir soru işareti oluşmaya başladı.Üstüne de Antalya'ya döner dönmez ilk akşam yattıktan 2 saat sonra kalkıp gece de sık aralıkla uyanınca dün birden uykuya 1 saat kala "Hadi yatağı Kayra'nın odasına taşıyalım"dedim.Oda hazırdı.Sıfır alıştırma,olayı cicileştirme falan hak getire.Zaten öncesinde de gündüz uykusunu salonun ortasında uyuttum.Ay Tracy Hogg hayatta olsa beni kürekle kovalardı heralde ama salonda da 2 saat uyudu ne yapabilirim.

   Peki ne oldu?Kayra emerek uyumadı,tam uyudu yatağa koyarken alışık olmadğım için kolum terste kaldı tamamen uyandı,ben yoruldum falan.Umutsuzca babaya devrettim çünkü genelde daha çok ağlar vaziyette geri alıyorum.Ama o da ne!Baba Kayra'yı uyuttu hem de Kayra 5 saat hiç uyanmadı.Ben uyudum mu?Hayır.Saat başı babayı kaldırıp yan odaya kontrole gönderdim(ki telsizi kulağımın dibine koyup uyuduğum halde) sonuçta oda değiştirme fikri birkaç hafta önce ondan çıkmıştı,Kayra'nın çok uyandığını biliyordu,buna katlanıcaktı,hem de kabul etmişti.Bir kere emzirdim geri kalan zamanda kalktığında baba tekrar uyuttu.

  İlk akşam böyleydi.Bakalım bu akşam ne olucak?Baba uyutabildi ya bana yeter.Bir de bizim yatak odası eskiden küçük diye söylenirdim şimdi bakıyorum da aslında baya ferahmış.Neydi o öyle herşey üst üste enerji dönmüyordu odada resmen...